LİMİTSİZ YAŞAM
Ülkemizde kişisel gelişim
uzmanlarına/kitaplarına karşı önyargı had safhadadır. Kim bilir belki bu söz
konusu yargıyı keskinleştiren sebepler hiç de az değildir. Kitaplardaki nasihat
içerikli mesajlar, teorik olarak bilinenlerin sürekli vurgulanması, ayakları
yere basmayan üslupta üst perdeden konuşulması, kaynağı belli olmayan şehir
efsanesi tarzı anekdotların neredeyse her kitapta karşımıza çıkması ve en
önemlisi de biyografi türüne müracaatın az olması istenmeyen önyargıyı
beslemektedir.
31 yaşındaki
kişisel gelişim uzmanı Nıck Vujıcıc’ın başlıkta ismi zikredilen kitabı diğer
klasik kişisel gelişim kitapları türündedir.[1] Ancak kitabın
kahramanının oldukça sıra dışı yaşantısı kendisini uzaktan-yakından tanıyan,
bilen, etkinliklerine katılan, herkesin dikkatini çekmektedir.
NİCK VUJICIC
KİMDİR?
Nick Vujıcıc,
1982’de Avusturalya’da sosyo-ekonomik düzeyi orta halli bir evde, doğuştan
elleri ve kolları olmayarak dünyaya gelir. Annesi hemşiredir. Çok sık
karşılaşılmayan bir durumdur, gerek ailesinin gerek kendisinin bu duruma uyum
sağlaması hiç de kolay olmamıştır.[2] Yazarın Avusturalya
yıllarına umutsuzluk ve ruhsal çöküntü hâkimdir. Anne-babanın yaşadığı hayal
kırıklığı kolay atlatılamayacak boyuttadır. Bir ara çocuklarını evlatlık vermeyi
bile düşünürler. Nick zaman zaman intiharı düşünmektedir. Ciddi bir intihar
teşebbüsünde bulunur. Nick 12 yaşındayken ABD’ye taşınırlar. Orada imkânlar
daha geniştir. 15 yaşından itibaren kendi ayakları üzerinde durmaya çalışır.
Örgün eğitimini aksatmadan hem de karma okullarda tamamlar.
Bugün yazar, kendi
ihtiyaçlarını neredeyse başkasına muhtaç olmadan karşılayabilen, yüzme bilen,
sörf yapabilen, kaykaya binebilen, bilgisayar ve klavye kullanabilen, bilardo
oynayabilen, her türlü sosyal etkinlikten geri kalmayan bir kişidir. Hayata
tutunduktan sonra Nick, yaşadığı zorlukları ve mutluluk iksirini nereden
bulduğunu, birbirinden farklı ülkelerdeki binlerce kişiye anlatma yolunu tutar.
Artık bir kişisel gelişim uzmanı, bir aktivist olarak birbirinden farklı 19
ülkenin hastane, ibadethane, yetimhane, okul, hapishane, stadyum ile toplantı
salonlarında başarı ve mutluluğun formülünü anlatmaktadır. Konferansları ve
hayatını konu alan DVD’ler birçok ülkede satılmaktadır. Başrolünü kendisinin
oynadığı “Kolları Olmayan Adamın Tek
Arzusu” filminde de yazarın başarıları anlatılmaktadır.
Gerek ailesi
gerekse yazar inançlı-dindar biridir. Hep beraber sürekli dua ederler.
Kilise’nin müdavimlerindendir. Umutsuzluktan umuda yolculuğunun başlangıcını
Nick, “…sonunda bir çocuk olarak,
Tanrının bizimle tek yoldan konuşmadığını anladım.” sözleriyle dile
getirir. Diğer seçenekleri inceler. Sonunda aradığı cevabı bulur. Şükür ve
tevekkül neredeyse kitabın her sayfasında vardır. Nick, sık sık Tanrının
insanlara kaldıramayacağı yükü vermeyeceğini belirtir. Joni Eareckson Tada’nın “Sevdiğim Tanrı” kitabını önce annesi
sonra da kendisi okur. Tada ile kader birliktelikleri vardır yazarın. Joni, 17
yaşında atletik bir yüzücüyken bir dalış esnasında boynunu kırarak felç olur,
yaşadığı zorlukları kitabında anlatır. Nick gibi binlerce engelli ve yakınının
sorduğu sorunun cevabının bir bölümünü Tada’nın kitabında bulur. “Atılan bir kurşun dahi hedefine
kilitlenmiş giderken, bunun benim başıma gelmesi, bana yaratıcının hakkımda bir
planı olduğunu gösteriyor.” Buna inanması ve bu yaklaşım çerçevesinde
yaşantısını sürdürmesi hem günlük hayatını daha kolaylaştırır, hem de hayatta
daha da mutlu olmasını sağlar.
Türk toplumunun
önemli zaaflarından biri de bu alışkanlıklardır. Ebeveynlerin çocuklarını aşırı koruma
güdüsüyle yetiştirmesi ve bunun sonucunda gençlerin, tembel, hantal, mesleksiz
yığınlar haline gelmesine neden oluyor. Normal şartlarda dahi çocuğuna aşırı
merhamet gösteren büyüklerimiz, özellikle engelli çocukların bakımında,
yetiştirilmesinde daha fazla koruyucu davranıyor. Böyle olunca engellilerin
önemli bir bölümü hem bir ömür birilerine bağımlı yaşıyor, hem de hayatı
kendine zindan ediyor. Nick’in cesareti dikkat çekmektedir. Ailesinin korucuyu
yaklaşımına başta kendisi karşı çıkmaktadır. Günlük ihtiyaçlarını kendi
karşılaması noktasında bazı pratik davranışları kolaylıkla yapar.[3]
Müellifin,
kendisine olan özgüveni gözlerden kaçmamaktadır. Yazarın yaklaşımı yer yer vaaz
veren din adamı, nasihat eden öğretmen gibi görülebilir. Hayatımızı mutlu kılma
noktasında Nick’in önerdiği şeylerin hemen hepsini bilsek de, Nasreddin Hocanın
hikâyesindeki gibi eşekten düşen benim halimi anlar misali, engelli birisinin
ağzından çıkan bu öneri ve nasihatler daha tesirli olsa gerektir. Eseri okuyan
birisinin, Nick’in yazarlık yönünü cılız bulması muhtemeldir. Ancak görselliğin
ön planda olduğu bu çağda Nick’in sosyal yönünün gelişmiş olması dikkat çekicidir.
Kolları ve bacakları olmayan insanlarla empati kurmak için dahi bu tarz
kitapların okunması gerekmektedir.
[1] Nıck Vujıcıc, “Limitsiz Yaşamı” 224
sayfa, 2012, İstanbul, Mihenk Kitap
[2] Bu konuda paylaşacağım iki anekdotun yerinde olduğunu düşünüyorum. Bir yakınımdan dinlemiştim. Televizyonda haberlerde izlemiş. Sanatçı Kemal Sunal’ın vefat haberini duyan annesi ağlarken şöyle demiş: “Allahım bula bula benim oğlumu mu buldun? Niye benim oğlum?” Bir arkadaşımın annesi kanser olduğu için onkoloji hastanesinde uzun süre tedavi olmuştu. Annesinin durumu dolayısıyla hastane ve doktorlara hemhal olan arkadaş, bazı hasta yakınları sık sık doktorlara şu soruları yöneltiyormuş: “Hastamız niye bu hastalığa tutuldu?, Biz de bu hastalığın emarelerinden hiçbirisi yoktu. Bu hastalık bize nasıl bulaşmıştır? Neden biz? vs..” doktorun verdiği cevap da ibretlik: “Bu sorunun cevabı tıbbın dışındadır”
[3] Nick’in kendi adına kurduğu http://nickvujicic.com, /http://www.lifewithoutlimbs.org/ sitelerde bol miktarda görsel malzeme mevcuttur.
[2] Bu konuda paylaşacağım iki anekdotun yerinde olduğunu düşünüyorum. Bir yakınımdan dinlemiştim. Televizyonda haberlerde izlemiş. Sanatçı Kemal Sunal’ın vefat haberini duyan annesi ağlarken şöyle demiş: “Allahım bula bula benim oğlumu mu buldun? Niye benim oğlum?” Bir arkadaşımın annesi kanser olduğu için onkoloji hastanesinde uzun süre tedavi olmuştu. Annesinin durumu dolayısıyla hastane ve doktorlara hemhal olan arkadaş, bazı hasta yakınları sık sık doktorlara şu soruları yöneltiyormuş: “Hastamız niye bu hastalığa tutuldu?, Biz de bu hastalığın emarelerinden hiçbirisi yoktu. Bu hastalık bize nasıl bulaşmıştır? Neden biz? vs..” doktorun verdiği cevap da ibretlik: “Bu sorunun cevabı tıbbın dışındadır”
[3] Nick’in kendi adına kurduğu http://nickvujicic.com, /http://www.lifewithoutlimbs.org/ sitelerde bol miktarda görsel malzeme mevcuttur.