11 Ekim 2009 Pazar

SOSYO-EKONOMİK BOYUTUYLA 1915 ERMENİ TEHCİRİ


        Ermeni sorununun en önemli dönemecini şüphesiz 1915 Ermeni tehciri oluşturur. Hem dünya kamuoyundan hem ülkemiz gündeminden düşmeyen bu konu hakkındaki akademik çalışmaların temelleri yurtdışında onlarca yıl önce atılmıştır. Ermeni diasporasının yaşanılan bu felaketi ajitasyon ve propagandayla kuşaklar boyunca dünya kamuoyunu manipüle ederek Türk düşmanlığı tohumları atarak, adeta kan davası güderek Türk milleti ve devletine olmadık iftiraları atacak boyuta getirmesini bilmiştir. Bunları yaparken akademik çalışmalardan istifade etmediğini iddia etmek safdillik olsa gerektir. ASALA terör örgütünün diplomatlarımıza yönelik sistemli suikastlara başlamasıyla birlikte Türkiye’nin özellikle de akademik alandaki yetersizliği gün yüzüne çıkmıştır. 90’lı yıllardan sonra Üniversitelerde bu konuyla ilgili araştırma enstitüleri kurulmasına öncelik verilmiş; hazırlanacak tez konularının içerisine Tehcir, öncesi ve sonrası gelişmeler girmeye başlamış; konuyla ilgili azımsanamayacak kitap ve makaleler okuyucuya sunulmuştur. Başlıktaki ismiyle anılan bir yüksek lisans çalışması geçtiğimiz yıllarda kitap olarak yayınlanmıştı. Bu kitapla ilgili anladıklarımı bu yazı çerçevesinde tanıtmaya çalışacağım.[1]

        Eser, önsöz, giriş, sonuç, ekler, yararlanılan kaynakların dışında beş bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde Tehcire giden süreç ve Tehcir Kararnamesi ana hatlarıyla anlatılmıştır. Dünya ve ülkemizdeki birçok kişi tehcir öncesi süreci yok farz ederek yaklaşmaktadır. Kerli-ferli bir sürü yerli-yabancı akademisyen dahi Tehciri “Tehcir kararının alındığı güne kadar Ermeniler ile Türkler arasında neredeyse hiçbir olay olmadı. 23 Nisan 1915’in gece yarısında devlet yönetimindeki bir klik Ermenileri yok etmenin en akıllı, en gizli ve en sessiz yöntemi olarak tehciri uygun gördü. Bu kararını nihayetleştirmek için hemen ertesi günü 24 Nisan 1915’te de tehcir yasalaştı. Ne olduysa bundan sonra oldu..” gibi yorumlamaktadır. Tehcir öncesi süreç masaya yatırılmadan yapılan incelemeler hep eksik kalır ve bizi yanlış yargıya ulaştırır. İkinci bölümde Tehcirin uygulandığı bölgeler, toplanma bölgeleri, ana ve tali güzergâhlar çok iyi anlatılmıştır. Tren güzergâhındaki yerlerde muhacirler için tren kullanılmasına dikkat edilmiştir. Hatta bazı yerlerde trenin günü ve saatine uymak için günlerce bekletildiği dahi olmuştur. Soykırım yapmayı kafaya koyan bir anlayış böyle ince ayrıntılara dikkat eder mi? Aslında bu bile soykırımın olmadığının ispatı değil mi? Üçüncü bölümde Osmanlı Devleti’nin Tehcire ayırdığı bütçe, yapılan yardım iaşe ve ibateler kaba hatlarıyla anlatılmıştır. Dördüncü bölümde ise Ermeni ölümlerinin sebepleri irdelenmeye çalışılmıştır. Bilindiği üzere dönemin savaş yılları olduğu, hayat şartlarının pahalılığı, salgın hastalıkların ülkeyi esir aldığı, kötü niyetli, eşkıya gibi birtakım kişilerin Ermenilere yönelik namussuzlukları vs. gibi birçok sebep anlatılır. Tehcir alınması gerekir miydi? Gerekmez miydi? Daha farklı bir alanda tartışılabilir fakat şu bir gerçektir. Tehcir alındıktan sonra muhtelif sebepler yüzünden çok ağır fatura, Tehcire uğrayan Ermenilere yüklenmek durumunda kalmıştır. Savaştaki Osmanlı Ordusundaki İki Ordu Komutanının dahi salgın hastalıklardan öldüğü bir dönemde[2] kendi askerine dahi giyecek ayakkabı, yiyecek ekmek bulamadığı, kendi askerini dahi yüzlerce kilometreler yürüttüğü bir dönemde sayıları yüz binleri bulan muhacirleri yüzlerce hatta binlerce kilometre öteye sorunsuz bir şekilde ulaştırıp yerleştirmenin mümkünatının olmadığını düşünüyorum.  Beşinci bölümde Tehcir sonrası geri dönen Ermenilerin durumu anlatılır. Yazar, Ermeni diasporasının sık sık vurguladığı en az 1.5 Milyon Ermeni’nin öldüğü, öldürüldüğü iddialarını çürütmeye yönelik birçok akademik belgeye atıfta bulunur.
DEĞERLENDİRME

        Ermeni sorununun özünü ve gözünü kendi okur-yazarımıza dahi doğru bir şekilde anlatamazken dünya kamuoyunu inandırmanın çok ama çok zor olacağına, konuyla ilgili akademik çalışmaların hızla artması gerektiğine inanmaktayım. Çalışmanın yüksek lisans tezi olduğunu, kitabın 128 sayfadan oluştuğunu göz önünde bulundurduğumuzda yazar, Ermeni Tehciri’ni ana hatlarıyla güzelce anlatmaya çalışmıştır. Özellikle de muhacirlerin toplanma bölgeleri, Tehcir güzergâhlarındaki ana ve tali yollar hakkında doyurucu ve dolgun bilgiler bulunmaktadır.

        (Erzurum Gazetesi, 13 Ekim 2009)



[1] Kürşat Selim Şenol, 1915 Ermeni Tehciri (Sosyo-Ekonomik Boyutlarıyla), 128 sayfa, 2006, Ankara, Berikan Yayınevi.
[2] Erzurum 3. Ordu Komutanı Hafız Hakkı Paşa 12 Şubat 1915’te tifüsten, hakeza Türk Ordusunda görev yapan Mareşal Goltz Paşa’da 19 Nisan 1916’da “sârî hastalığı”ndan vefat etmiştir. Hikmet Özdemir, Salgın Hastalıklardan Ölümler: 1914/1918, 2005, Ankara, Türk Tarih Kurumu Yayınları.

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder