KARANFİL’LE BAŞLARKEN
Diğer taraftan çoğunlukla incelemesini yapacağımız kitaplar
20’nci yüzyılın başından günümüze yakın tarihimize ışık tutan eserlerden
oluşacaktır. İncelediğimiz eserlerin mesajlarını olduğu gibi verirken, bu
yargılardan bağımsız olarak dönem hakkında kendi kişisel vicdani
kanaatlerimizi, aktörleri artık tarih olmuş kişilikleri korumacılığa veya günah
keçisi yapmamaya çabalayarak ifadeye çalışacağız.
İlk tanıtım yazımızda geçtiğimiz Kasım ayında okurlarıyla
buluşan “Karanfil”[1] romanını ele alacağız. Emekli
General Osman Gazi Kandemir bu ilk eserinde, 1992 yılında Azeri-Ermeni savaşına
gönüllü olarak katılmaya giden bir yüzbaşının başından geçenleri hikâye ediyor.
Ancak peşinen şunu söylemekte fayda var: Bu kitap bir savaş romanı değil,
savaşı cephede ve cephe gerisinde yaşayan insanların hikâyesi.
Romanda ilk göze çarpan, Çarlık Rusya’sı yıkıldığında
Kafkaslarda yaşananlar ile Sovyetler dağıldığında yaşananların büyük ölçüde
birbiriyle benzeşmesi. Yazar bu benzerlikleri 1918 yılındaki olaylara
göndermeler yaparak ortaya koyuyor. Temel farkı ise, Osmanlı’nın Azerbaycan’a
yardıma koşarak Kafkas İslam Ordusu’nu Bakü’ye kadar göndermesine karşılık Türkiye’nin
yardım etmekte gecikmesinde görüyorsunuz.
Roman tarihimizin fazlaca bilinmeyen yönlerini kişiler ve
olaylar üzerinden anlatımlarla yeniden canlandırıyor. Türkçülük fikrinin ortaya
çıkışı, Türk dünyasında yayılması ve Cumhuriyetimizin kuruluşunda rol alışını
mütevazı bir üslupla okuyor, Osmanlı’nın son dönemlerinde Orta Asya Türklüğüne
uzanan kolun emarelerini buluyorsunuz. Türk İstiklal harbine katılan
Azerbaycanlı Komutanlar ve hatta askeri birlikleri, işgal edilen Anadolu’dan
Azerbaycan’daki yurtlara götürülen öksüz ve yetimleri öğrenince şaşırıyor, o
yıllardaki dayanışmamızı bugün ile karşılaştırma ihtiyacı duyuyorsunuz.
Bugüne geldiğinizde; işgal edilmiş toprakları kurtarmak için
savaşan askerlerin duygu dünyalarını, hayata bakışlarını, cesareti,
kahramanlığı, ihaneti ve korkaklığı birer insan hikayesi olarak okuyorsunuz.
Komünist idare altında milli benliği zarar görmüş halkın vatanı işgal edilirken
seyirci kalmasını ama o benliği korumayı becerenlerin vatanı için ölüme
koşmasını ibret alarak seyrediyorsunuz. Ruhu teslim alınmış yöneticilerin
farkında olmadan kimlere hizmet edebildiklerini görüyorsunuz.
Romanın akıcı bir dili ve duru bir Türkçesi var. Baştan
itibaren sonunu merak ettiren kurgusu sizi sürükleyip götürüyor.
“Karanfil” Azerbaycan mücadele tarihini roman tarzında ele
alan bildiğimiz ilk eser. Ancak anlatılanların sadece Azerbaycan’ı ve Azeri
Türklerini ilgilendirmediği muhakkak. Her Türk gencinin bu romandan
öğrenebileceği çok şey olduğu kanaatindeyiz. Özellikle yeni yetişen gençlerimiz
için, milli değerlerimizi ve yakın tarihimizi konu edinen romancılara ve romanlara
çok ihtiyacımız olduğu belli. Osman Gazi Kandemir Paşa “Karanfil” romanıyla bu alandaki eksimize dikkat çekiyor. Kendisinin
benzer eserlerini dört gözle bekliyoruz.
Ne yazık ki Azerbaycan’ın Karabağ hariç yüzde yirmi toprağı
hala işgal altında. Dileğimiz Türk’ün öz yurdundaki bu işgalin bir an önce
bitip, o tarihte vatanlarını terk etmek zorunda kalan bir milyondan fazla
mültecinin tekrar yuvalarına dönmesi.
Not: Bu yazı Yeni Düşünce dergisinin Ocak 2014 tarihli, 762. Sayısında
yayımlanmıştır.
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder