14 Eylül 2009 Pazartesi

TÜRK ROMANCILARI KONUŞUYOR

        İdeolojik kamplaşmanın, fikri kutuplaşmaların edebiyatımızı da ablukaya aldığı dönemler maalesef hâlâ devam etmektedir. Kerli-ferli yazarlarımızın, kurumsallaşmış yayınevlerinin, Cemil Meriç’in “hür düşüncenin kaleleri” olarak tavsif ettiği mecmuaların,  akademisyen camiasının büyük bir kısmının bu kavgaya odun attığını, kendi camiası dışındaki edebî devleri yok saymaya devam ettiğini, bu yaklaşımın Türk edebiyatını kuraklaşmaya, kısırlaşmaya götürdüğünü düşünüyorum. Şüphesiz birbirinden farklı dünya görüşüne sahip akademisyen, gazeteci ve yazarlarımızın içerisinde bu durumdan rahatsız olanların olduğunu söylemek durumundayız. Bu haftanın yazısında bu niyette olan bir yazarımızın eserine atıf yapacağım.

        Edebiyat araştırmacısı, gazeteci ve yazar Mehmet Nuri Yardım’ın 2000 yılında yayımlanan “Romancılar Konuşuyor” isimli kitabının ikinci baskısı geçen yıl başka yayınevi tarafından yayımlanmıştı.[1] Yardım, bu zamana kadar birçok gazete ve mecmuada muhtelif görevlerde bulunmuştur. 28 yıllık süre zarfında yüzlerce yazı, makale ve mülakat yapmıştır. Ayrıca birçok kültür, sanat ve edebiyat mahfillerinde bulunarak Türk edebiyatı ve sanat camiasının nabzını tutmaya gayret göstermiştir.  

        Bahse konu olan eser, yazarın muhtelif tarihlerde yaptığı, farklı gazetelerde yayımlanan, çoğunluğu romancı ve romancılarımızın yakın arkadaşı, akrabası ve akademisyenler ile yapılan 50 mülakattan oluşmaktadır. Bunun dışında mülakatı yapılan yazarların bir fotoğrafı ile kısa özgeçmişi bulunmaktadır. Ayrıca Prof. Dr. Fatih And’ın Türk Romanı hakkında vermiş olduğu bir mülakat ile eserin sonunda geniş bir bibliyografya bulunmaktadır. Yazar, elinin yettiği, nazının geçtiği birçok romancımıza ulaşmıştır. Kendisinden önceki devirlerde Türk edebiyatında romana damgasını vurmuş yazarlarımız hakkında da muhtelif kişilerce yapılmış mülakatlar yer almaktadır. Bu yazarlarımız üzerine araştırma yapan akademisyenlere (Cengiz Dağcı üzerine İsa Kocakaplan, Mehmet Rauf hakkında Rahim Tarım, Ahmet Mithat Efendi hakkında Necat Birinci vs gibi) ya bu yazarlarımızın yakın çevresinde bulunan arkadaşlarına (Kemal Tahir hakkında İsmet Bozdağ, Peyami Safa hakkında Ergun Göze gibi) ya da bu yazarlarımızın akrabalarına (Safiye Erol hakkında yeğeni Aydın Erol gibi) kişilere başvurarak mülakatlar yapmıştır.

        Romanların yazarları hakkında -kendi adıma söyleyeyim- birçok bilgiyi bu eserden öğrendim. En azından benim yeni öğrendiklerimden bir kısmını paylaştığımda şunları söyleyebilirim. Abbas Sayar’ın akademisyen oğlu Ahmet Güner Sayar, “Yılkı Atı”nın başarıya ulaşmasını anlatırken küçük bir anekdota başvurur. Babasının atları çok sevdiğinden zaman zaman Veli Efendi Hipodromu’na giderek buradaki at yarışı izleyicileri bahis peşindeyken kendisinin atları zevkle inceleyip, seyrettiğini vurgular.(s.149) Peyami Safa-Nazım Hikmet arasındaki meşhur polemiklerin doğumu öncesindeki ahbablıklarıyla ilgili küçük ve önemli bir ayrıntıyı Muzaffer Buyrukçu anlatır. Peyami Safa’nın klasik kitabı olan “Dokuzuncu Hariciye Koğuşu” kitabını Nazım Hikmet’e ithaf ettiğini belirtir.

        Yazar, Faik Baysal’ın 1943 depremine Çankırı’nın Çerkeş ilçesinde çok katlı bir otelde yakalandığını ve 37 kişilik otelde kendisi dışındakilerin tamamının hayatını kaybettiğini, kendisinin de bir mucize olarak kurtulduğunu;(s.124) Oktay Akbal’ın Osmanlı devlet adamlarından ve yazarlarından Ebubekir Hâzım (Tepayran)’ın torunu olduğunu ve her bayram elini öpmeye gittiğinde kendisine Fransızca kitap hediye ettiğini;(s.161) Merhum Mustafa Necati Sepetçioğlu, romanlarını yazmadan önce romanın geçtiği mekân ve yerleri –Anadolu’nun her tarafını- küçük volkswagen ile gezerek ön bilgi sahibi olduğunu;(s.189) Hekimoğlu İsmail’in birkaç kez sınıf tekrarı yaparak 18 yaşında ortaokulu bitirdiğini;  Gülten Dayıoğlu’na ilkokul öğretmenin yazar olacağını sezerek “Sen ilerde yazar olacaksın “ dediğini, bundan ilham alarak yazıya ilk adımı attığını, 5. sınıfta 132 sayfalık roman yazdığını;(s.223) söyleşiyi veren yazarlar, Cemil Meriç’te Ahmet Mithat Efendi’nin bir etkisi olduğunu, Cemil Meriç’in “Hepimiz Ahmet Mithat’ın çocuklarıyız” dediğini ve Ahmet Mithat Efendi’nin çıkardığı “Kırkambar” dergisinin ismini de en önemli eserine isim olarak verdiğini, Akademisyen ve yazar Durali Yılmaz söyler. (s.342)


         Cengiz Aytmatov, yazarlık serüveninden bahsederken “yazar olacak çocuk”un en önemli ipuçlarından birini de itiraf eder. Günümüz insanlarının hayal pınarlarındaki kuraklık ve kurgazlığın da sebeb-i hikmetini aslında açıklamış olur: “…Babamın annesi beni güz aylarında yaylaya götürürdü. Bütün köylüler yaylaya giderdik. Muhteşem dağ manzaraları içinde kalır, tabiatla haşır neşir olurduk. Bu bana tabii ilhamlar veriyordu. Hem o zamanlar televizyon yoktu, radyo yoktu. Benim televizyonum büyük annemdi. Çünkü bana her gün, ama her gün çeşit çeşit masallar anlatırdı… Sabahtan akşama kadar ondan masal dinlerdim. Benim bu masalları iyi dinleyip dinlemediğimi kontrol ettirmek için bana bu masalları tekrar ettirirdi. Ben de büyükannemden dinlediğim masalları yeniden ona anlatırdım. Bu masallar benim edebî alt yapımı hazırladı, kültürümün zeminini oluşturdu, yazı dünyam için bir hazırlık oldu…”(s. 167)

DEĞERLENDİRME

        M. Nuri Yardım, Türk edebiyatının niteliksel ve niceliksel çıtasının yükselmesine yönelik en önemli engellerin başında gelen edebiyatımızın siyasi çekişmelerin arasında kalmasından oldukça muzdariptir. Şüphesiz bir dünya görüşü olmasına rağmen günlük politikanın dışında kalarak edebiyat ambarımızda özellikle de kaybedilmiş ve kadr-ü kıymeti bilinmeyen yazarlarımızı ve eserleri araştırmaktan zevk alan bir yazardır.

        Yardım, bu eserinde romancılarımızın beslendiği kaynaklardan yazı hayatına ilk adımı nerede ve nasıl attığına; bazı eserlerinin içeriğinden yazma üslubuna; niçin roman yazmalarından çok satan kitapların hikmetine; romanın edebiyatın içerisinde niçin atbaşı gittiğinden Türk edebiyatındaki gruplaşma ve fırkalaşmalara; çocukluklarındaki yaşadıklarının edebiyata katkısından bazı romanların niçin daha çok sattığına kadar onlarca soruyu romancılarımıza sorar. Bu sorulara birbirinden ilginç cevaplar alır. Yazarların eserlerine bakarak kişilikleri, düşünceleri hakkında az-buçuk yorum yapılabilir. Biyografileriyle ilgili kaynakları okumadan yazarlar hakkında verilecek yargıların eksik kalacağını düşünüyorum. Romanları okunduğunda hissedilemeyecek biyografik bilgiler, eserlerini doğuma götürecek süreçleri, yazar adaylarının her cümlesini ciddiye alması gereken cevaplar bu tarz kitaplarda bulunmaktadır. Aynı zamanda Romancılarımız için araştırma yapacak olanlar için eseri önemli bir kaynak olarak görmekteyim.

        (Gaziantep Oluşum Gazetesi, 14 Eylül 2009)

[1] Mehmet Nuri Yardım, Romancılar Konuşuyor, 432 sayfa, II. Baskı, 2008, İstanbul, Nesil Yayınları.

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder